Kalem Suresi
- Nun… Kaleme ve Kalemin yazdıklarına yemin olsun!
- Sen Rabbinin nimetiyle1 cinlenmiş değilsin2
- Asıl nimet vahiydir, kesintisiz bir kaynaktır.
- Bu ayet Allah resulünün iç dünyasında yaşadığı yeni süreçle ilgili ‘Acaba delirdim mi?’ gibi sorularla sorgulamalar yaptığının göstergesidir.
- Şüphesiz senin için memnuniyetin ötesinde bir mükâfat vardır.
- Ve üstün bir ahlaka1
- Üstün ahlak, Nebi ve resullerin onunla gönderildiği ve onunla terbiye edildiği vahiy yolu, vahiy ahlakıdır.
- Hem sen hem de onlar görecekler,
- kimin meftun olduğunu…
- Şüphesiz Rabbin kimin yolundan sapmış kimin de rehberlik yolunda olduğunu biliyor.
- Yalanlayanlara kulak asma!
- Senin (davandan) ödün vermeni isterler ki, sana ödün versinler.
- Kulak asma…! Yemin edip duran, aşağılık,
- kötüleyip duran, söz taşıyana,
- defaatle hayrın önünü kesen haddi aşan günahkara,
- Kaba saba ve bütün bunlardan sonra lüzumsuz kimseye,
*Ayette geçen ‘Zenim’ kavramını kimi müfessirler ‘gayri meşru şekilde çocuk’ şeklinde ifade ederek ‘Kur’an’ın bir kişiyi nesebi üzerinden hakaret ettiğini’ iddia etmişlerdir. Kelimenin lügavi anlamlarında her ne kadar bu anlamı ifade eden başka manası olsa da, Kur’an’ın geneline bakıldığında bunun doğru olmadığı görülür. ‘Hiçbir suçlu hiçbir suçlunun günahını yüklenmez (En’âm 6/164; İsrâ 17/15; Fâtır 35/18; Zümer 39/7; Necm 53/38.) ayetleri suçun şahsiliğini ve kimsenin günahından ötürü başkasının suçlanmayacağını net olarak ifade etmektedir.
- Mal ve çocuk sahibidir diye…
- Ayetlerimiz onlara okuduğunda ‘eskilerin masalı’ derler.
- (Kibir abidesi kalkan) burunlarının tam üstünden mühürleyeceğiz.
- Şüphesiz biz, bahçe sahiplerini bela ile sınadığımız gibi onları da sınadık. Hani sabahın erken vaktinde ürünlerini devşireceklerine yemin etmişlerdi.
- Ve istisna da yapmıyorlardı.
- Onlar uyurken Rabbin tarafından bir dolaşan dolaştı onun üzerinde,
- Bahçe, kupkuru hiç ekilmemiş, simsiyah kesildi.
- Sabah birbirilerine seslenmişlerdi.
- Şayet devşirecekseniz erkenden gidin diye…
- Aralarında fısıldaşarak yola koyuldular.
- ‘Kesinlikle bugün aramıza hiçbir ihtiyaç sahibi girmeyecek!’ diye…
- Güçlü halde engellemek üzere erkenden gittiler.
- Ne zaman bahçeyi gördülerse ‘Biz yolu şaşırdık’ dediler.
- Yok! Biz mahrum bırakıldık.
- Onlardan mutedil olanlar ‘Allah’ı hesaba katmalıyız dememiş miydim?’ dedi.
- ‘Rabbim biz seni her şeyden tenzih ederiz, gerçekten biz zalimlerdeniz.’ dediler.
- Bir kısmı bir kısmını yermeğe başladı.
- ‘Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz haddi aşanlarmışız’ dediler.
- ‘Umulur ki Rabbimiz ondan daha hayırlısını verir. Doğrusu biz ona yönelenleriz.’
- İşte böyledir Azap. Ahiretin azabı daha büyüktür. Bir bilselerdi…!
- Muhakkak sorumluluk bilinci taşıyanlara rablerinin katında nimetlerin bol ve kesintisiz olduğu bahçeler (cennetler) vardır.
- Teslimiyet gösterenlere suçlular gibi mi muamele edelim?
- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
- Yoksa onda dersler işlediğiniz bir kitabınız mı var?
- İçinde ‘neyi tercih etseniz sizindir’ diye yazan bir kitap.
- Yoksa Kıyamet gününe kadar sözler mi aldınız, neye hükmederseniz yerine gelecek?
- Onlara sor: ‘Bunlardan hangisi bu şekilde kefil olur?’
- Yoksa onların ortakları mı var? Doğru ise ortaklarıyla gelsinler.
- Gerçeklerin açıklanacağı ve secdeye çağrıldıkları, güçlerinin yetmeyeceği, dizlerinin bağının çözüleceği gün.
- Gözlerinin eziklikle endişeye büründüğü gün. Oysa onlar sağlam haldeyken secdeye çağrılıyorlardı.
- Bu şekliyle sözü yalanlayanı o halde sen bana bırak. Onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız.
- Onlara mühlet tanıyorum. Benim planım sağlamdır.
- Yoksa onlardan bir borç istiyorsan da ağır bir yükün altına mı giriyorlar?
- Yoksa onların yanında ğaybın (bilgisi) var da onu yazıp duruyorlar.
- Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Hani kederli halde Rabbine niyaz eden balığın yoldaşı gibi olma!
- Rabbinden bir nimet ona erişmemiş olsaydı kınanmış bir halde boş bir yere atılmış olacaktı.
- Rabbi ona icabet etti ve onu salihlerden kıldı.
- Zikri işittiklerinde inkarcılar neredeyse gözleriyle devireceklerdi ve gerçekten o cinlenmiş diyorlar.
- Halbuki O, alemlere bir öğüttür.
Basılmamış El Yazması Meal Çevirileri: Ejder Aşit
Share this content:
Yorum gönder