TEVHİD VE ŞİRK (İNSANLIK TARİHİ)-2
Allah’ın kendinden tekliği, Buna varlığın işareti, insanın yaratılışının tevhid üzere oluşu şahitken, şimdide,
Allah’ın dininin fıtrat ve tevhid üzere oluşundan bahsetmek gerekir.
Dikkat edin, gözünüzü açıp kendinize gelin ki Halis din Allah’ın dinidir. Zümer 3
Halis:Saf, arı duru manasında ise buna göre bu din, şirk pisliğinin olmadığı dindir.Şu halde onun halisliği onda şirkin olmamasındandır.
Buna göre bu din tevhid dinidir.
Zaten Tarih boyunca gelen tüm elçiler de bu dini insanlara ulaştırmak üzere gelmemişler mi idi?
Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona şöyle vahyetmiş olmayalım: “Gerçek şu: İlah yok benden başka, artık bana yönelin.” Enbiya 25İF
Tüm elçiler tevhidi ulaştırmak üzere gelmişken, insanların fıtratlarından uzaklaşmalarına rağmen gelen elçiler aslında onları tekrar fıtratlarına çağırmışlardır.
Çünkü bu din fıtrat üzere bir din olmaktadır..
O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar. Rum 30
İnsanlığın atası içinde aynı durum söz konusudur.
İnsanların önderi olarak seçilen ve aynı zamanda atası olarak kabul edilen ibrahim a.s de hanif bir tevhid ehli olarak müşrik değildi.
Aksine O, Allah’ı, göklerin ve yerin melukuta bakarak, yıldızları, ayı ve güneşi sorgulayarak ararken,diğer taraftan ülkesinin insanlarının inançlarını da sorgulamakta idi.Hatta bu hususta babası ile mücadele edip, babası tarafından reddedilmişti..
Ülke halkının insanların geleneklerini sorgulayan biri olarak onlara savaş açmış ve bu uğurda büyük mücadele etmişti. Hatta o ülke halkının putlarını kırmış, onların Allah’a ortak olamayacaklarını kendilerini de şahit kılmıştı.
Üstelik yakılmak istenmiş ve öz yurdundan da hicret etmek zorunda kalmıştı..
Bir tevhid okulu kurmuş, evlatlarının tevhidi sürdürmesi için onları ekinsiz vadiye yerleştirmiştir.
Kendinden sonrakilere de kalacak bir söz olarak tevhidi vasiyet etmiştir.
“Yalnız beni yaratana kulluk ederim. Bana, O kılavuzluk edecektir.” O, bu sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler.Zuhruf 27-28
Eğer ata arıyorsak işte ata, işte baba,işte geleneği takip edilecek olan. Başka gelenek, ata, baba aranır mı ki?
İbrahim’le, beraberinde olanlarda sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: “Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız….
Yemin olsun, onlarda sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü arzu edenlere çok güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şunu bilsin ki, Allah, sınırsız zengindir; tüm övgülerin sahibidir. Mümtehine 4,6
Hatta ehl-i kitabın en büyük babasının vasiyeti de bu idi;
Yoksa siz, Yakub’un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediğinde, onlar: “Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O’na teslim olduk” demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)
Tüm bunlara göre insan Allah’ta, İçinde bulunduğu varlık aleminde, atalarında ve geçmişinde, kendi nefsinde ve ufuklarında her yerde ve her şeyde tevhid ile sarılmışken Allah’ı tüm alemlerin ve aleminin tek Rabbi olarak kabul etmesi mecburi olmaktadır.
İşte tüm bunları gördükten sonra az bir akıl sahibi olan insan, birazcık adaletli olan insan, Allah’ın tek oluşuna şehadet eder ve gereğini yerine getirir..
Allah, kendisinden başka ilah olmadığına şahittir. Meleklerle, ilim sahipleri de adalet ölçüsüne sarılarak şahitlik etmişlerdir ki, o Azîz ve Hakîm olandan başka hiçbir ilah yoktur. Al-i İmran 18
O halde tevhidi, akl eden , özü yakalayan ve bilen insanlar adalet ölçüleri ile kabul edebilir. Her kim tevhid kendisine geldiği halde bunu kabul etmiyorsa bu, onun akletmeyen olmasından, özü kavramak istememesinden ve zalim olmasından başka bir neden ile açıklanamaz.
Tevhid üzere olan birey herkim olursa olsun hanif olarak isimlendirilir. Hanif, şaşkınlıktan istikamet bulmaktır, tevhid üzere dosdoğru olmak demektir.
Toplumda yanlış algılandığı şekilde Son nübüvvetten önce putlara tapmayan bir takım insanlara has ibrahim a.s dan kalan o zaman ki dinin adı değil. İşte varlıktaki tevhidi gören İbrahim a.s’ın akleden biri olarak İstikametini Allah’a döndürmesinin ser levhası,
‘”Ben bir hanîf olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim. En’am 79
Şu halde onun insanların önderi ve atası olması hesabı ile bizimde istikamet hesaplarımızı ona göre yapmamız gerekmektedir ki bu durumda şu emre itaat mecburidir.
De ki: “Allah, doğrusunu söylemiştir/vaadinde sadıktır. Hadi artık hanîf olarak İbrahim’in milletine uyun! Müşriklerden değildi o.” Ali imran 67
Hanif olan, doğru olan, Allah’a doğru yüzünü istikametini çevirir de onda dosdoğru olur. Bu noktada, onun yüzünü başka yöne çevirmesi, başka istikametlere sapması söz konusu olamaz.
O halde hanif Tüm yaratılmışlara İlahlık ve Rablik manasında sırt çevirmek iken Yaratıcıya yüzünü dönüp istikamet bulmaktır. Ama bu istikamet üzere sebatkar olarak direnmek ve bunun nefis, şeytan ve şeytanlaşmış insanlardan gelecek olan provakasyon ve yönlendirmelere rağmen kaçmadan sebatkar bir şekilde mücadele etmektir.
Şu bir gerçek ki, “Rabbimiz Allah’tır!” deyip sonra hiç şaşmadan dosdoğru yol alanlar üzerine, melekler ha bire iner de şöyle derler: “Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle sevinin.” “Biz sizin, dünya hayatında da âhirette de dostlarınızız. Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey var. Fussilet 30-31
Bu şekilde haniflik üzere istikamet bulanda korku ve mahzuniyet olmaz. Olmayacaktır da. Şayet var ise ki şu anda Rabbimiz Allah’tır dediği halde insanların durumunu görmekteyiz, Bu durum, o insanların ayetin “sonra dosdoğru olanlar üzere” dediklerinden olmayanlardır. Bu halde istikamet üzere direnmediklerindendir.
Fakat ibrahim a.s mücadelesine baktığımızda hanifliğin gereğini ifa ettiğini görmekteyiz.
Toplumu ona karşı çıkıp kanıt getirmeye kalkıştı. O, dedi ki: “Allah hakkında benimle çekişiyor musunuz? Beni doğru yola O iletti. O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabbimin dilediği dışında hiçbir şey olmaz. Rabbim bilgice herşeyi çepeçevre kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almayacak mısınız?” “Hem siz, hakkında size hiçbir kanıt indirmediği şeyleri Allah’a ortak koştuğunuz halde korkmuyorsunuz da ben, ortak tuttuğunuz şeylerden nasıl korkarım!” Şimdi, eğer biliyorsanız, iki gruptan hangisi güvende olmaya/güvenilmeye daha layıktır? Enam 80-81
Cesur ve yiğit olarak ortaya çıkan ibrahim atamız hanifliği, kavrayan ve onu ciddi bir şekilde taşıyan olarak en güzel örnekliği sergilemiştir.
Bu noktada bizim korkularımız nelerdir?
Bu korkular karşısında Allah’a doğru giden yolda istikametimiz sapmakta mıdır? Bu soruları kendimize sorup ciddi bir iç hesaplaşma içine girmeliyiz.
Share this content:
Yorum gönder