Allah’ı gereği gibi takdir edemedik.

Allah’ı gereği gibi takdir edemedik.

Şirk tutanlar diyecekler ki: Allah istemese idi ne biz ne de babalarımız ortak tutmazdık. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar aynı bunun gibi yalanlamışlardı. De ki: Yanınızda bizim için çıkaracağınız bir ilim var mı? Zandan başkasına tabi olmuyorsunuz. Sizler ancak saçmalıyorsunuz? Enam 148

Onlar apaçık bir kötülük işlediklerinde dediler ki; babalarımızı bu yol üzere bulduk. Onu da bize Allah emretti. De ki: Allah kötülüğü emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyor sunuz? Araf 28

Allah’a ortak koşanların Allah’a attıkları iftiralar burada söz konusu edildiği gibi üç şekilde de olmaktadır.

Şirki Allah emretmiş, haram kıldıklarını da Allah emretmiş, Açıkça yaptıkları kötülükleri de Allah emretmiştir.

Bu sadece bir lafız değildir. Bunun ağız ile söylenmesi ileri gitmenin en ucu iken bu sözün manaen söylenmesi de söz konusudur.

Zira rivayet kültüründe bu çok belirgindir. Tabii Bu, rivayetin tümü ile süpürülüp çukura atılması manasında değildir. Şüphe yok ki onda olan bilgi ,tecrübe ve hikmetlerden istifade etmek gerekir. Fakat onu tümü ile elekten geçirmeden kabulde yukarıda söz konusu olan unsurları Allah’a iftira etmektir. Örnek olarak Kader anlayışı açıkça bunu ortaya koymakta değil midir?

Tarikatlerin birçoğunda, cemaatlerin bir çoğunda, şefaat anlayışı ile birlikte insanlar Allah’a ortaklar koşmakta değil midir? Önderine, şeyhine, liderine öyle vasıflar vermektedir ki onları varlığın idaresinde söz sahibi olarak görmekte, kurtarıcı olarak kabul etmekte, hatta Allah’ın ölüm emrine karşı çıkacak derece de güçlü görmektedir.

Sadece buda değil, onları kutsamakta ve onları Allahtan daha çok sevip, onları daha çok anmaktadırlar. İşte onlara göre din budur. Bu dinin adı müşriklik dinidir ve onlara sorulduğunda bu din Allah’ın dinidir. İşte onlar halleri ile Allah’ın dinini böyle tanımlayarak Allah’ın kendilerinden ortak koşmalarını istediğini söylemekte değiller midirler?

Haram kıldıkları noktasında da kendilerini yetkili görmektedirler. Allahın hüküm koyma yetkisini kendilerinde görerek Allah’a apaçık bir şekilde ortak koşmakta değiller midir? Allahın helal kıldığını haram saymakta, Allahın geniş kıldığı helal dairesini daha da daraltmakta, hurafe bidat ve yalan rivayetlerle haramları çoğaltıp helalleri kısmakta değiller midir? Üstelik bunu da din adına yapmakta ve kendilerince bunu bir mesnet kabul etmektedirler.

Böylece Allah’a babalarını ortak koşarlarken kendilerini de koşup teslis inancını kabul etmiş olmakta değiller midir?

Hatta açıkça yaptıkları kötülüğünde mesnedi olarak Allah’ı görmekte ve ona dayandırmaktadırlar. Böyle bir düşünce nefsin arzularını benimseyip ona Rabbten mesnet aramadan başka bir şey değildir. Tabii olunan Rabb değil apaçık bir şekilde nefis olmakta değil midir?

Bu hali ile bu din Allah’ın dini olamaz. Bu kendince bunların uydurduğu ve buna Allahtan mesnet bulmaya çalıştıkları bir dindir.

Allah kötülüğü emreder mi? Bu insanlar bunu yaptıkları halde hala nasıl olurda Allah ile ilgileri olduğunu söyleyebilirler.

Kendilerini diğerlerinden farklı olarak görüp, islam’ın temsilcisi olarak görenler, bu dinin temsilciliği noktasında da büyük zafiyet göstermektedirler. Hayatlarında şirk, haram ve kötülük vardır.

Bunlara bakarak dini değerlemeye çalışanlar doğal olarak ta şirki, haramı ve kötülüğü görüp din budur demektedirler.

Oysa kendilerine bu dinin temsilcisi olarak gören her kim varsa kendisi için olmasa dahi etrafındaki insanlara karşı hala Müslüman olduğunu söyleyip fiilleri ile Allah şirki, kötülüğü ve fuhşu emrediyor demekte değiller midir?

Bu hali ile onlar kendilerini ya bu dinden saymayacaklar ya da sayıyorlarsa şirkten, haramdan ve kötülüğün gizli ve açığından vazgeçeceklerdir.

Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı.  Araf 51

De ki: “Eğer iman etmiş kimseler iseniz, imanınız size ne kötü şeyleri emrediyor. Bakara 93

Bu durumda bizdeki eksiklik Allah’ı yeterince ciddiye almamak, ona karşı sorumluluklarımızı onun mesajından öğrenmemektir.

Bu durumda bizler hep aldatılanlardan oluruz. Oysa Müslüman uyanık insandır. Uyarıcıdır. Bunun içinde Allah’ı ciddiye almalı, hayatın merkezine koyarak, planlarının öznesi kılarak, geleceğine yön veren yegane planlamacı olarak kabul etmelidir.

Share this content:

Yorum gönder