Ne Oldum Sersemliği
Kıyametin kopacağını da sanmam. Bununla birlikte eğer rabbime döndürülsem, bundan daha iyisini bulurum. Kehf 36
Kendisine verilen nimete rağmen bununla kendisinin değer kazandığını, seçilmiş olup üstün olduğunu zanneden bu anlayıştaki kişiler Allah’ı tümü ile inkar eden değil, onu bilen ve hatta hesap verme gününü de bilen anlayışa sahip insanlardır.
Bu kişi Allah’ı bilir, kıyamet gününden de haberdardır. Ama kendisine verilen, bolluk ve imkana rağmen kendisini bambaşka biri olarak görmüştür. Hatta Allah’ın haşa ona daha iyisini verecekmiş gibi seçilmiş olduğunu söylerken, kıyamete dair sözleri verilenlerin kendisini ebedi kılacak ve ve sanki hesap vermeyecekmiş gibi olduğunu kabullenmektedir.
Kimlik ve değer sahibi olmayan bu kişi nimetlerin kendisi için bir imtihan vesilesi olduğunu unutup kendisine değer kattığını zannediyor.Ona göre bu nimetler içinde olmayan değersiz.Fakirler, yoksullar, yoksunlar hepsi değersiz ve kimliksiz kişiler.Bu nedenle onlar bu kişiye göre aşağılıktır.Onlar arkadaş edinilmez, gönüller onlar ile beraber tutulmaz.Onlar kimliksiz, değersiz ve aynı şekilde yalnız bırakılmaya muhtaçtır. Bunun işareti ise, Rabbin onları yoksul kılmasıdır.
Fakat bu nimet verildi ise bunun onda ortaya çıkarması gereken madem ki bununla seçilmişsin o halde seçilmişliğe uygun hareket etmek olmalı değil midir?
Oysa seçilmişlikle bizde anlaşılan mana, hiçbir had dinlemeksizin, helal ve haramı ihlal edercesine dilediğini yapma şeklindedir.
Oysa seçilmiş kişi bunları yapmak değil,hudutlarını bilen ve bu hudutlar içinde kalan kişi olmalıdır.
Fakat buradaki kişi kıyametin kopacağını sanmam derken hesap vermeyeceğini ifade etmektedir.
Kıyamet, ahiret hep aslında insanın kendisinin bir kul olduğunu hatırlatmak ve bu hatırlama içinde söz ve davranışlarına bir sınırlama koymasını amaçlar.Buna göre o her işinde sorumlu davranmak ve bu sorumluluk içinde kalmak durumundadır.
Fakat kendilerine Müslümanım diyen bir çok insanlara baktığımızda onların da bura da tasvir edilen insandan pek farklı olmadığını görüyoruz.
Bunlarda kendilerine, iktidar ,mal, iş, ev, araba v.s verildiğinde hesap verme günün unutarak açıkça bir gösteriş düşkünlüğüne girmekte ve seçilmişliği imtihan vesilesi olan unsurlara bağlamaktadır.
Oysa bunların kendisine verilmesinden dolayı,daha dikkatli olup, hesap vereceği unsurların daha çok olduğunu bilerek, kendisini daha şuurlu hale getirmek ve bunların ağırlığını hissederek daha dikkatli olması gerekmez miydi?
Müslüman kendisine verilenler ile değil, hesap verme bilinci içinde onları en iyi şekilde kullanarak değerli hale geleceğini bilir.
Bunun içinde o gösterişten uzaktır, israf etmez ve daima imar ve ıslah çabası içine girer.
Share this content:
Yorum gönder