Terzin kim?
Halaqa kelime anlamlarından birisi de ölçüp, oranlamadır. Bu kelimenin açıklamasını Yine Rab başka bir yerde şu şekilde yapmaktadır.
Ey insan Seni Kerem Sahibi Rabbine karşı gururlu kılan nedir? O Rabbin ki sana en kıvamlı şekil verdi ve seni ölçülü, orantılı bir şeklide benzersiz yarattı. İnfitar 5-6
Rabbin bu şekilde yaratması uzayda, Gök ve yer ile bu ikisi arasında olan tüm her şey de vardır.
O her şeyi bir ölçü ve oran ile yaratmıştır.
Buna göre her şey bir kumaş gibidir.
İnsanlar diğer bir insan için değerlendirme yaptıklarında kaliteli ve vakur kimseler için kumaşı iyi derken, bilim çevrelerinde de evren için uzay zaman kumaşı ifadelerini kullanırlar.
Nihayetinde her şey bir kumaştır. Ama bu ham bir kumaş değildir. Hepsinin terzisi aynıdır ve bu terzi hepsini bir ölçü ve orana göre var etmiştir. Esasen bu ölçü ve oran her geçen gün dengeli bir şekilde de gelişmektedir.
Fakat insan olarak bizim hayatımızdaki ölçü ve oranlar önemlidir.
Öncelikle Hayatımızda bir ölçü ve oran var mıdır? Şüphesiz herkesin kendince doğru ya da yanlış edindiği bir ölçü vardır.
Sorun ise bu ölçü ve oranı kimin verdiği veya kimden alındığıdır.
Yaratan yaratmayan gibi olur mu? Ayeti gereği bu ölçüyü verecek olan Rabden başkası olamaz. Zira O’nun yaratması dışında olan yok iken, tüm her şeye ölçü ve oranı belirleyen de ondan başkası değildir.
Şu hâlde bu hususta ölçü ve oran belirleyecek olan O’dur. O, bunu kâinat kitabında, nefsimizde bir de seçmiş olduğu elçileri ile gönderdiği doğruların sıkıca birbirlerine bağlandığı (Kitap) ile de bildirmiştir.
Ama insanların ölçü ve oran olarak aldıkları ise, bambaşka şeyler olmuştur.
Birilerinin sözleri, nefislerinin arzuları.
Atalarının sözleri, toplumsal kabul örf ve adetler, kanaat önderi denen kişiler, uzman olarak niteledikleri insanlar, Din adamı, din bilgini olarak gördükleri, siyasi parti liderleri,
İşi, kariyeri, malları ve evlatları, Irkı, vatanı, kabilesi, toplumsal gelenek ve görenekleri,
Bilimsel adı altında maddeci bakış ile yapılan kabuller. Doçent, Profesör ad altında ortaya çıkanların söylemleri, bu liste uzadıkça uzar.
Oysa Yaratanın belirlediği ölçü ve oran bellidir.
Hal bu iken kendilerine Müslümanım diyenlerinde kendilerine elbise biçmelerini istedikleri Rabden başkaları olmaktadır.
Oysa terzi olarak o’nu görmeleri gerekmez mi idi?
O terzi olarak “Takva elbisesini en iyi elbise olarak” Araf 26 takdir etmemiş miydi?
Yoksa bizler deli gömleği mi giydik?
Bu elbiseler bize dar mı geliyor?
Bu elbiseler bize uygun değil, bu elbiseler pis.
Bedenimize ve ruhumuza giydiğimiz elbise Rabbin ölçtüğü elbise olmalı.
Başkalarının ölçüp, diktiği elbiseler bizleri ancak, deli, hapishane mahkumu, esirlere giydirilen tek tip elbiseden başka olmaz.
Durumumuza baktığımızda da aslında bu sayılanlardan farklı bir durumda değiliz.
Hepimiz nefsin veya diğer insanların esiri olmuşuz, zihinsel engelliler gibi aklımızı kullanmamışız.
Takva elbisesi değil, azgınlık ve sorumsuzluk elbiselerini giymişiz.
Bu halde giydiklerimizin tutuşması ile, yangınlar içinde, kara dumanlar arasında nefes almaya çalışıyoruz.
O halde Rabbin gökten inen suya benzettiği vahiy ile yangınlarımızı söndürebiliriz. Ruh olarak nitelediği vahyi ile çıplak olarak yeniden hayata gelmiş gibi kendimizi hissederken, takva elbisesi ile çıplaklığımızı örtebiliriz.
Aksi halde ateşler bizi yakacak, soğuklar bizi üşütecek, dikenler ile dolu hayatta, her tarafımız çizilecek, kesilecek, kan revan içinde olacaktır.
Ancak Takva elbisesi ile cehennem sıcağından, soğuktan ve dikenler ile dolu hayatın kesik ve yaralanmalarından korunabiliriz.
Şu hâlde “Terzim kim”? “Üzerime giydiğim elbise nedir”? sorgulamalarını yapmamız gerekmiyor mu?
Share this content:
Yorum gönder