Kır Zincirlerini

Kır Zincirlerini

yüce rabbimiz bir çok ayetinde ibretlerden bahseder. Hayvanlarda, göklerde ve yerde, gece ve gündüzün değişmesinde, güneş , ay ve yıldızlarda, bitkilerde; Geçmiş kavimlerin hallerinde, azaba uğratılmış olanlarda ve insanın muhatap olduğu cansız ve canlı varlıklar ile olaylarda…

Ama ibret alıyor muyuz?

Bir çoğumuz yaratılışın, işleyişin , bitki ve canlıların bu durumu karşısında hayretler içinde kalıp bir an Rabbimizin kudret ve alimliğini, letafetini görüp ağzımızdan bir takım sözler çıkmaktadır.

Fakat bu yeterli mi?

İbret almak gerçekten bu mudur ? İbret bizi beraat ettriyor mu? Bizim için bir beraat; işaret ya da temize çıkma vesilesi mi?

Şayet bu manayı ifa etmiyorsa ondan ibret alınmış değildir.

İbret alınan şey kendisine bir daha dönüşü olmamak, temize çıkmak anlamına gelir.

Bu manada bizi, kötülük ve fuhuştan, nefsin aldatmalarından, akılsızlık pisliğinden, dünyevi arzu ve ihtiraslardan beri kılıyor mu? Yoksa biz daha da o şeylere batıyor ve beri olmamız gerekene daha da mı sarılıyoruz ?

İşte bizler ibret kelimesinin içini boşaltmışız. Onun hayata hükmeden hayatı temizleyen ve beri kılan niteliğini örtüp, onu sadece lisan ile söylenen bir kavram haline getirmişiz.

Başımıza gelen işlerden ibret almamışız. Daha önceki kavimlerin başlarına gelenleri adeta eskilerin masalları gibi görmüşüz, tarihin tekerrür etmeyeceğine onların başlarına gelenin onların teknolojik olarak geri kalmasından kaynaklandığına inanmışız.Bu inanışla birlikte, sorunu dahi tespit edememişiz.

Oysa

Görmüyorlar mı ki, her yıl bir ya da iki kere imtihan ediliyorlar; sonra yine tevbe etmiyor ve ibret almıyorlar? Tevbe 126

Başımıza gelen imtihanlardan biz ibretler alıyor muyuz? Eğer alsa idik bu halde olur muyuz? Oysa her geçen gün daha da kötü bir duruma düşüp battıkça batıyor ve imtihanımız daha da zor bir hal alıyor.

Bu halin sorumlusu da biziz akif’in dediği gibi “Tarih”i tekerrür diye ta’rif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?

Bu durumda israiloğullarından çokça bahsedilir. Ama biizler meselenin israilin oğullarına ait olduğunu bizi ilgilendirmediğini söyleyerek yüzümüzü çeviririz.

Acaba neden onlardan bahsediliyor? Bizlerinde aslında o mecraya doğru gitme tehlikemizden o hale düşme tehlikemizden bahsetmiyor mu?

Onlardan ibret almak için değil mi?

Bakalım,

Hayatımıza onlar gibi paraya ve dünyaya düşkün değil miyiz? Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına uymamakta değil miyiz? Ateş bize sayılı günlerde dokunacaktır demekte değil miyiz? Onlar hahamlarını bizler bazı imamlarımızı, hocalarımızı, din adamı adı altındaki kişileri rabler edinmemiş miyiz?

Bildiğimiz halde kitabı uygulamayan kitap yüklü merkepler değil miyiz? Onların buzağı sevgisi biz de dünya, mal ve evlatlar ile makam ve mevki sevdası olmamış mı?

Kula kul olmayalım. Korkularımızın esiri olmayalım. Nefretimizin rüzgarına kapılmayalım. Sevgimizin cazibesi ile sürüklenmeyelim. Hevanın büyüsüne kapılmayalım.

Hepsinin üzerinde olana, hepsinin sahibine, hepsine hükmedene, hepsini yaratana yönelelim de bize özgürlük beraatimizi versin.

Gelin bunlardan beraat edelim de özgürlüğümüze kavuşalım. Bu beraatler bizi diğer insanlar içinde beraat kılsın da bulunduğumuz her yere bereket götürelim.

Share this content:

Yorum gönder