Bizi Etkisi İçine Alan Nedir?
Tüm bilgili büyücüleri huzurunda toplasınlar. Şuara 37
Yüce Rabb Kur’an’ında en çok Musa kıssasını zikreder. Bu kıssada çok geniş ve derin ibretler vardır.
Bu ibretlerden biri de sihirbazların bahsidir.
Sihir(büyü) “sebebi gizlenen şey” manasındadır. “bir şeyi olduğundan başka türlü göstermek, aldatmak, oyalamak; birinin ilgisini çekmek, gönlünü çelmek” manalarında kullanılmaktadır
Bu, esasen üzerinde durulması gereken bir hakikattir. Zira algılarımızı ve hayatımızı yönlendirecek olan temel taşları ortaya koyar.
İnsanlar her halukarda bir etki altına girmektedirler. Müslümanı da kafiri de böyledir. Ama müslüman gerçeğin, hakkın etkisi altına girerken diğer insanlar başka şeylerin çekimine girebilirler.
İşte tam da bu mana da aslında büyülenenler ikinci kısım insanlar olmaktadırlar.
Büyü bir takım insanlar tarafından yapılırken diğer taraftan bir takım insanlarda bir şeylere adeta olduğundan fazla önem vererekte kendilerini büyüye kaptırmaktadırlar
Biz, öncelikle toplum önünde büyücülere baktığımızda insanlardan hakkı gizlemek ve onları yönlendirmek üzere ileri gelen bir kesimin daima böyle insanları kullandığını görmekteyiz. Onlara maddi ve manevi yardımlarda bulunur. Onları himayesi altına alıp çeşitli kitle iletişim araçları ile onların değerinin arttırmaya çalışırlar.
Bununla amaç , gerçekleri insanlardan gizlemek ve insanların boyunlarına büyü ipini bağlayarak diledikleri yere doğru sürüklemektir.
Bu manada medya gücü günümüzde çok büyük bir silahtır. Siyon sermayesinin elinde bulunan büyük medya şirketleri ve bunların yerel uzantıları aşikardır.
Büyü, şimdi önemli bir iş sahası olarak görülüp, buralarda çalışanlarda köşe yazarları, editörler, yazı ve makale gönderenler ile yaşam tarzı ve biçimi aşılayanlar birer büyücü olarak ortaya çıkmaktadırlar.
Üstelik bu saygın bir meslek olarak görülüp bu insanlara büyük dokunulmazlıklarda verilmektedir.
Bu manada hakkı gizleyip batıla doğru yönlendiren her kişi bizi büyüleyen olarak büyücülerimiz olmaktadır.
Medya aygıtı bu büyücülerin yetiştirilme yerleridir. Zira sadece yazar ve çizer takımları değil, şarkıcılar, türkücüler, futbol yıldızları, tiyatro, dizi ve sinema oyuncuları gibi bir çok kişilerin büyüsüne de insanlar kapılmaktadır.
Bu medya aygıtının yeri bazen nefislerde olabilmektedir.
Zira insan heva ve hevesinin büyüsüne kapılarak bir takım nesne ve varlıkları da büyülenilecek şeyler arasına katabilir.
Makam mevkii, para,mallar ve oğullar, yatlar, katlar, altın ve gümüşler ile ailesi, aşireti ve ırkı ile beraber, ticareti ve rahatı da olabilir.
Bu büyü altında olmanın kanıtı ise Allah’a rağmen bunların anılması, bunların daha çok sevilmesi ya da bunların peşinden koşularak hayatın odağına konulmasıdır.
O halde bizlerin sevgisini en çok yönelttiği şey, peşinden koştuğumuz ve hayatımızı kendi yoluna adadığımız nedir?
Bu sorulara verdiğimiz cevap bizim gerçekten bir aldanış bir büyülenme içinde olup olmadığımızı ortaya koyacaktır?
Bu manada kimi zaman Allah ile aldatan etkili ve büyüleyici sözler söyleyip Allah’ı, Allah’ın kendisini tanıttığı gibi değil, anlayış ve sorumlulukları çarpıtarak anlatanlar Allah’ın bağışlayıcı ya da şefaat edenlerin varlığı ile insanları aldatarak insanlar için günahın önünü açanlar, kitapta olmadığı halde kitapta imiş gibi söyleyenler, kitabın manasını çarpıtanlar, din tacirliği ile belirli bir makam elde edenlerde Allah adını kullanarak insanları büyüleyebilirler.
Bu durum çok daha korkunç sonuçları ortaya çıkaran bir büyülenme ya da aldanıştır.
Ey insanlar, Allah’ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın. fatır 5
İnsanlara; kadınlardan, oğullardan, kantar kantar altın ve gümüşten, salma atlar ve develer ile ekinlerden gönül çekici, şehvete seslenici bazı şeyler süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının yararlanılacak geçici şeyleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır. Al-i İmran14
işte insana süslü olarak gösterilen bu gibi şeyler ve bu minvalde yaptıkları ona süslü gösterilerek o bir büyü etkisi altında aldanmışlık içine girmiştir.
Biz onları birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. ….. Çünkü bunlar, hüsrana uğrayanlardı. Fussilet 25
İnsanlara zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. Haksızlığa/aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları, işte böyle süslü gösterilmiştir. Yunus 12
İşte nefsimizin hoşuna giden bize süslü ve çekici gelen nedir? Neleri önemser ve neleri arkamıza atarız?
Allah mıdır? Bizim kendisine yakın olmamız için çaba sarfettiğimiz, yoksa nedir? Neye hayatımızı ve çabalarımızı yöneltiyoruz. Neyin peşinde koşuyoruz? Neyi süsleyip buzağı yaptık?
Büyülenmiş bir halde aldanmışlık içinde miyiz ? ya da Her her günümüzü bu süs günü gibi mi yaşıyoruz.? Bir takım süslerin büyüsü içinde iplere ve sopalara olduğundan farklı manalar verip onları canlı gibi görüyoruz?
Onların ipleri, sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine “gerçekten koşuyorlarmış hayalini”verdi. Ta -ha 66
Fakat bir de o mısır halkı gibi bu büyülerin ya da büyücülerin etkisinde kalmayı istiyoruz. Dünya hayatı nefsimiz ve büyücü olan bazı din adamı adı altındaki insanların büyüsünden çıkmak istemiyoruz. Mevcut rahatımızı bozmak istemediğimiz gibi kitabın bir kısmına inanıp diğer kısmında büyüler, süsler ve büyücülerin etkisi altında kalarak Rabbimizi razı edeceğimizi zannediyoruz.
Onun içindir ki hep büyü ve büyücüler tarafını savunuyoruz.
“Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse.” Şuara 50
Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan? Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Bunlardır (şeytanların iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır. Şairlere gelince, onlara da azgınlar uyar. Görmez misin onları ki, her vadide şaşkın, tutkun dolaşırlar. Ve onlar yapmadıklarını söyleyip dururlar. Şuara 221-226
Şu halde kimin yolundan gidiyoruz. İnsanların önlerinde olmayı sevip kelimelerine büyü koyarak onları düz yolda saptıran azgınlara mı? İşi gücü sadece laf olan bundan öte hiçbir ıslah ile meşgul olmayıp , nefsin arzularını okşayan şiirleri ile insanları büyüleyenler, bazen güzel sözler söylerler ama onlar bunları yapanlar değillerdir. Yalancı iftiracı ve günah yüklü olandan ne beklersin.
Allah ile aldatanlarda süslü kelimeler kullanıp, derin belağat uslubuna sahip olup tok bir sesle hitap edebilirler. Ama yalan ve günah ile aşırılıktan başkasını söylemezler.
Peki bizler bunun neresindeyiz.? Güzel konuşabiliriz. Şiir gibi sözler dökebiliriz. Gerçekten sözlerimizin doğruluğu nedir? Velev ki doğru olsa o sözleri ne kadar yapıyoruz?
Büyülenmiş bir halde süs eşyalarından yapılan buzağımızlarımızdan ne zaman kurtulacağız. Musa’nın dönmesini bekleyenler gibi İsa’yı mı bekleyeceğiz. Mehdiyi mi bekleyeceğiz?
Sâmirî onlar için, böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: “Bu, hem sizin hem de Mûsa’nın tanrısıdır. Ama Mûsa unuttu.” Taha 88
Yemin olsun, Hârun daha önce onlara şunu söylemişti: “Ey kavmim, siz bununla imtihan edildiniz. Sizin Rabbiniz o Rahman’dır. Artık bana uyun, emrime itaat edin!” Onlar şöyle demişlerdi: “Mûsa bize dönünceye kadar ona tapıcılar olmakta devam edeceğiz.” ta-ha 90-91
Aldatma, etkileme, bu etki hayatın bir alanında ya da hayatın tümünde olur.
Gerçekten sihir ya da büyü yapanlar olduğu gibi, kendileri gibi etkilenenlerden olmayanları da bu şekilde değerlemektedirler.
Musa’ya ve Allah’ın elçilerine hep aynı sıfatı takmışlardır.
Etkilenen ve büyüye kapılan kendileri aldatmaya rağmen uyanık olmayı emreden ve bunun ışıklarını yaymaya çalışanlara ise kendilerinden olmadıkları için büyücü ve sihirbaz demektedirler.
Büyünün, süsün, büyücülerin etkisinden kurtulmamız farzdır. İnsanların ve nefsimizin büyük algı (büyü) operasyonları ile karşı karşıya olmaktayız. Tüm bu büyü etkilerinden bağımsız olabilmek ise felak ve nas sürelerini okunacak bir duadan çok , hayatın kalkanı yapılacak bir savunma sistemi olarak tüm benliğimize sirayet ettirmemiz gerekmektedir.
Aksi halde bırakın müminliği, insanlığımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalırız. Çünkü insan olma niteliği olan doğruyu seçme irademizi kendi ellerimizle zindana hapsetmiş oluruz.
Büyüyü kırmak felak “yarmak” ile olur. Bunun içinde yeni bir doğuş içinde içine girdiğimiz bu kabuğu yumurtadan çıkan civciv gibi kırmamız gerekiyor.
İşte felak ve nas süreslerini sihir kelimesinde olarak seher vaktinde tertil ile okuyarak başlayalım.
İnsanların sihre kapıldığını söylüyoruz ama bence bizler sihre kapılmışız.
Neyin sihri altında aklımızı kaybediyoruz?
Hikmet olana rağmen nelere yöneliyoruz.
Her şeyi yanlış anlıyor yanlış yere koyuyor yanlış değerliyoruz.
Öncelik ve sonralıklarımız değişmiş, önemli ve önemsizlerin yeri değişmiş, sevgilerimizi yönelteceğimiz değişmiş, korku ve ümitlerimiz alt üst olmuş işte bunlar bir büyü içinde olmamızın kanıtlarıdır.
Firavn halkını aptallaştırdı. Şehirlere toplayıcılar gönder demesi. Esasen bu durumun yaygın bir durum olduğunu ortaya koymakta değil midir? Zaten halkın bir kısmını zayıf bırakıyor. Halkı bölüyor.Bunu da açıkça büyü ile aldatma ile yapıyor.
Zira büyü olduğundan farklı göstermek ve aldatmak olarak son kertede tanımlanırsa insanların hak olmayan duruma rağmen karşısındakini etkilemesi de bu manada sihirdir.
Sihir ya da büyü denen unsura karşı uyanık olmak basiretler ile olur. Sadece görmek için göz değil basiretler ile görmek ve tedebbür etmek aynı olayın arka planına bakmak gerekiyor.
İşte bunun için Allah kendisinden yardım istenilmesini söylüyor.
Kendisine sığınılmasını istiyor.
Felak ile yarmaktan bahsediyor. Olayın iç yüzünü felakı söylerken diğer taraftan tedebbür ile arkasına geçmekten bahsediyor.
Şerr odakları, vesveseciler, yaldızlı sözler fısıldayanlar, hasetçiler ve fitneciler,
Rabblik ve ilahlık meliklik iddiasında bulunanlar,
Bunlar bu durumu kotarmak için birilerini tutuyorlar. Bu birileri ya toplum nezdinde muteber ya da ünvanı olanlar olmaktadır.
Bunların hedefi ise insanların ya düşüncesini değiştirmek ya da düşüncesi ile hayatı arasındaki bağı koparmak.
Bunun içinde onun iradesini kilitlemek veya onu olmayacak vaadlerle büyülemek.
Bu manada biz tam bir büyü dünyasında yaşıyoruz.
Tüm bilgili büyücüleri huzurunda toplasınlar. Şuara 37
Yüce Rabb Kur’an’ında en çok Musa kıssasını zikreder. Bu kıssada çok geniş ve derin ibretler vardır.
Bu ibretlerden biri de sihirbazların bahsidir.
Sihir(büyü) “sebebi gizlenen şey” manasındadır. “bir şeyi olduğundan başka türlü göstermek, aldatmak, oyalamak; birinin ilgisini çekmek, gönlünü çelmek” manalarında kullanılmaktadır
Bu, esasen üzerinde durulması gereken bir hakikattir. Zira algılarımızı ve hayatımızı yönlendirecek olan temel taşları ortaya koyar.
İnsanlar her halukarda bir etki altına girmektedirler. Müslümanı da kafiri de böyledir. Ama müslüman gerçeğin, hakkın etkisi altına girerken diğer insanlar başka şeylerin çekimine girebilirler.
İşte tam da bu mana da aslında büyülenenler ikinci kısım insanlar olmaktadırlar.
Büyü bir takım insanlar tarafından yapılırken diğer taraftan bir takım insanlarda bir şeylere adeta olduğundan fazla önem vererekte kendilerini büyüye kaptırmaktadırlar
Biz, öncelikle toplum önünde büyücülere baktığımızda insanlardan hakkı gizlemek ve onları yönlendirmek üzere ileri gelen bir kesimin daima böyle insanları kullandığını görmekteyiz. Onlara maddi ve manevi yardımlarda bulunur. Onları himayesi altına alıp çeşitli kitle iletişim araçları ile onların değerinin arttırmaya çalışırlar.
Bununla amaç , gerçekleri insanlardan gizlemek ve insanların boyunlarına büyü ipini bağlayarak diledikleri yere doğru sürüklemektir.
Bu manada medya gücü günümüzde çok büyük bir silahtır. Siyon sermayesinin elinde bulunan büyük medya şirketleri ve bunların yerel uzantıları aşikardır.
Büyü, şimdi önemli bir iş sahası olarak görülüp, buralarda çalışanlarda köşe yazarları, editörler, yazı ve makale gönderenler ile yaşam tarzı ve biçimi aşılayanlar birer büyücü olarak ortaya çıkmaktadırlar.
Üstelik bu saygın bir meslek olarak görülüp bu insanlara büyük dokunulmazlıklarda verilmektedir.
Bu manada hakkı gizleyip batıla doğru yönlendiren her kişi bizi büyüleyen olarak büyücülerimiz olmaktadır.
Medya aygıtı bu büyücülerin yetiştirilme yerleridir. Zira sadece yazar ve çizer takımları değil, şarkıcılar, türkücüler, futbol yıldızları, tiyatro, dizi ve sinema oyuncuları gibi bir çok kişilerin büyüsüne de insanlar kapılmaktadır.
Bu medya aygıtının yeri bazen nefislerde olabilmektedir.
Zira insan heva ve hevesinin büyüsüne kapılarak bir takım nesne ve varlıkları da büyülenilecek şeyler arasına katabilir.
Makam mevkii, para,mallar ve oğullar, yatlar, katlar, altın ve gümüşler ile ailesi, aşireti ve ırkı ile beraber, ticareti ve rahatı da olabilir.
Bu büyü altında olmanın kanıtı ise Allah’a rağmen bunların anılması, bunların daha çok sevilmesi ya da bunların peşinden koşularak hayatın odağına konulmasıdır.
O halde bizlerin sevgisini en çok yönelttiği şey, peşinden koştuğumuz ve hayatımızı kendi yoluna adadığımız nedir?
Bu sorulara verdiğimiz cevap bizim gerçekten bir aldanış bir büyülenme içinde olup olmadığımızı ortaya koyacaktır?
Bu manada kimi zaman Allah ile aldatan etkili ve büyüleyici sözler söyleyip Allah’ı, Allah’ın kendisini tanıttığı gibi değil, anlayış ve sorumlulukları çarpıtarak anlatanlar Allah’ın bağışlayıcı ya da şefaat edenlerin varlığı ile insanları aldatarak insanlar için günahın önünü açanlar, kitapta olmadığı halde kitapta imiş gibi söyleyenler, kitabın manasını çarpıtanlar, din tacirliği ile belirli bir makam elde edenlerde Allah adını kullanarak insanları büyüleyebilirler.
Bu durum çok daha korkunç sonuçları ortaya çıkaran bir büyülenme ya da aldanıştır.
Ey insanlar, Allah’ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın. fatır 5
İnsanlara; kadınlardan, oğullardan, kantar kantar altın ve gümüşten, salma atlar ve develer ile ekinlerden gönül çekici, şehvete seslenici bazı şeyler süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının yararlanılacak geçici şeyleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır. Al-i İmran14
işte insana süslü olarak gösterilen bu gibi şeyler ve bu minvalde yaptıkları ona süslü gösterilerek o bir büyü etkisi altında aldanmışlık içine girmiştir.
Biz onları birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. ….. Çünkü bunlar, hüsrana uğrayanlardı. Fussilet 25
İnsanlara zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. Haksızlığa/aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları, işte böyle süslü gösterilmiştir. Yunus 12
İşte nefsimizin hoşuna giden bize süslü ve çekici gelen nedir? Neleri önemser ve neleri arkamıza atarız?
Allah mıdır? Bizim kendisine yakın olmamız için çaba sarfettiğimiz, yoksa nedir? Neye hayatımızı ve çabalarımızı yöneltiyoruz. Neyin peşinde koşuyoruz? Neyi süsleyip buzağı yaptık?
Büyülenmiş bir halde aldanmışlık içinde miyiz ? ya da Her her günümüzü bu süs günü gibi mi yaşıyoruz.? Bir takım süslerin büyüsü içinde iplere ve sopalara olduğundan farklı manalar verip onları canlı gibi görüyoruz?
Onların ipleri, sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine “gerçekten koşuyorlarmış hayalini”verdi. Ta -ha 66
Fakat bir de o mısır halkı gibi bu büyülerin ya da büyücülerin etkisinde kalmayı istiyoruz. Dünya hayatı nefsimiz ve büyücü olan bazı din adamı adı altındaki insanların büyüsünden çıkmak istemiyoruz. Mevcut rahatımızı bozmak istemediğimiz gibi kitabın bir kısmına inanıp diğer kısmında büyüler, süsler ve büyücülerin etkisi altında kalarak Rabbimizi razı edeceğimizi zannediyoruz.
Onun içindir ki hep büyü ve büyücüler tarafını savunuyoruz.
“Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse.” Şuara 50
Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan? Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Bunlardır (şeytanların iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır. Şairlere gelince, onlara da azgınlar uyar. Görmez misin onları ki, her vadide şaşkın, tutkun dolaşırlar. Ve onlar yapmadıklarını söyleyip dururlar. Şuara 221-226
Şu halde kimin yolundan gidiyoruz. İnsanların önlerinde olmayı sevip kelimelerine büyü koyarak onları düz yolda saptıran azgınlara mı? İşi gücü sadece laf olan bundan öte hiçbir ıslah ile meşgul olmayıp , nefsin arzularını okşayan şiirleri ile insanları büyüleyenler, bazen güzel sözler söylerler ama onlar bunları yapanlar değillerdir. Yalancı iftiracı ve günah yüklü olandan ne beklersin.
Allah ile aldatanlarda süslü kelimeler kullanıp, derin belağat uslubuna sahip olup tok bir sesle hitap edebilirler. Ama yalan ve günah ile aşırılıktan başkasını söylemezler.
Peki bizler bunun neresindeyiz.? Güzel konuşabiliriz. Şiir gibi sözler dökebiliriz. Gerçekten sözlerimizin doğruluğu nedir? Velev ki doğru olsa o sözleri ne kadar yapıyoruz?
Büyülenmiş bir halde süs eşyalarından yapılan buzağımızlarımızdan ne zaman kurtulacağız. Musa’nın dönmesini bekleyenler gibi İsa’yı mı bekleyeceğiz. Mehdiyi mi bekleyeceğiz?
Sâmirî onlar için, böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: “Bu, hem sizin hem de Mûsa’nın tanrısıdır. Ama Mûsa unuttu.” Taha 88
Yemin olsun, Hârun daha önce onlara şunu söylemişti: “Ey kavmim, siz bununla imtihan edildiniz. Sizin Rabbiniz o Rahman’dır. Artık bana uyun, emrime itaat edin!” Onlar şöyle demişlerdi: “Mûsa bize dönünceye kadar ona tapıcılar olmakta devam edeceğiz.” ta-ha 90-91
Aldatma, etkileme, bu etki hayatın bir alanında ya da hayatın tümünde olur.
Gerçekten sihir ya da büyü yapanlar olduğu gibi, kendileri gibi etkilenenlerden olmayanları da bu şekilde değerlemektedirler.
Musa’ya ve Allah’ın elçilerine hep aynı sıfatı takmışlardır.
Etkilenen ve büyüye kapılan kendileri aldatmaya rağmen uyanık olmayı emreden ve bunun ışıklarını yaymaya çalışanlara ise kendilerinden olmadıkları için büyücü ve sihirbaz demektedirler.
Büyünün, süsün, büyücülerin etkisinden kurtulmamız farzdır. İnsanların ve nefsimizin büyük algı (büyü) operasyonları ile karşı karşıya olmaktayız. Tüm bu büyü etkilerinden bağımsız olabilmek ise felak ve nas sürelerini okunacak bir duadan çok , hayatın kalkanı yapılacak bir savunma sistemi olarak tüm benliğimize sirayet ettirmemiz gerekmektedir.
Aksi halde bırakın müminliği, insanlığımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalırız. Çünkü insan olma niteliği olan doğruyu seçme irademizi kendi ellerimizle zindana hapsetmiş oluruz.
Büyüyü kırmak felak “yarmak” ile olur. Bunun içinde yeni bir doğuş içinde içine girdiğimiz bu kabuğu yumurtadan çıkan civciv gibi kırmamız gerekiyor.
İşte felak ve nas süreslerini sihir kelimesinde olarak seher vaktinde tertil ile okuyarak başlayalım.
İnsanların sihre kapıldığını söylüyoruz ama bence bizler sihre kapılmışız.
Neyin sihri altında aklımızı kaybediyoruz?
Hikmet olana rağmen nelere yöneliyoruz.
Her şeyi yanlış anlıyor yanlış yere koyuyor yanlış değerliyoruz.
Öncelik ve sonralıklarımız değişmiş, önemli ve önemsizlerin yeri değişmiş, sevgilerimizi yönelteceğimiz değişmiş, korku ve ümitlerimiz alt üst olmuş işte bunlar bir büyü içinde olmamızın kanıtlarıdır.
Firavn halkını aptallaştırdı. Şehirlere toplayıcılar gönder demesi. Esasen bu durumun yaygın bir durum olduğunu ortaya koymakta değil midir? Zaten halkın bir kısmını zayıf bırakıyor. Halkı bölüyor.Bunu da açıkça büyü ile aldatma ile yapıyor.
Zira büyü olduğundan farklı göstermek ve aldatmak olarak son kertede tanımlanırsa insanların hak olmayan duruma rağmen karşısındakini etkilemesi de bu manada sihirdir.
Sihir ya da büyü denen unsura karşı uyanık olmak basiretler ile olur. Sadece görmek için göz değil basiretler ile görmek ve tedebbür etmek aynı olayın arka planına bakmak gerekiyor.
İşte bunun için Allah kendisinden yardım istenilmesini söylüyor.
Kendisine sığınılmasını istiyor.
Felak ile yarmaktan bahsediyor. Olayın iç yüzünü felakı söylerken diğer taraftan tedebbür ile arkasına geçmekten bahsediyor.
Şerr odakları, vesveseciler, yaldızlı sözler fısıldayanlar, hasetçiler ve fitneciler,
Rabblik ve ilahlık meliklik iddiasında bulunanlar,
Bunlar bu durumu kotarmak için birilerini tutuyorlar. Bu birileri ya toplum nezdinde muteber ya da ünvanı olanlar olmaktadır.
Bunların hedefi ise insanların ya düşüncesini değiştirmek ya da düşüncesi ile hayatı arasındaki bağı koparmak.
Bunun içinde onun iradesini kilitlemek veya onu olmayacak vaadlerle büyülemek.
Bu manada biz tam bir büyü dünyasında yaşıyoruz.
Share this content:
Yorum gönder